İki muhalif vatandaşla, biraz da tartışma kıvamında bir konuşmamız oldu.

            Yüksek tahsilli, aydın düşünceli iki vatandaş, lâikliği, cumhuriyetin değerlerini savunuyorlardı.

            Laîkliğin ve Cumhuriyetin değerlerinin savunulmasında aramızda bir ihtilaf yoktu.

            Ancak, Allah’ın ve Kur’an’ın sorgulanmasına ve bütün bu olup bitenlere İslâmın sebep olduğuna dair ön yargılı hükümlere baştan beri katılmadığımız için, burada ayrı düştük.

            Misal olarak, islâmın kadına bakışını ve Cihat hükümlerini ileri sürüyorlardı.

            Kendilerine anlatmak istedim ki; hem onların hem benim yetersiz bilgilerimizle yorum yanlışlıklarına düşebiliriz. En iyisi, bu konularda yazılmış kitapları okumak. Bu hususların nasıl yorumlandığına bakmak.

            Allah’ın hiçbir hükmü yetersiz ve nedensiz değildir.

            Allah, hiçbir kuluna, özellikle de kadınlara kötü davranılmasını istemez.

            Erkeklere, “kadınlar sizin emanetinizdir, bir elmanın iki yarısısınız” diyen bir din, kadına haksızlık yapmaz.

            Ama biz yine de, çağdaş İslâm yorumcularının yorumlarına bakarak bu konuları anlamaya çalışmalıyız noktasında ısrarcı oldum.

            Arkadaşların İslâma bu denli olumsuz bir şekilde yaklaşmalarında, bu günkü iktidarın dini kullanmasının rolü olduğunu anladım. Zaten kendileri de böyle ifade ettiler.

            Bu yüzden, pek çok kişinin dinden soğuduğunu anlatmaya çalıştılar.

            Ki, haklıydılar.

            Bir bakıma, “pireye kızıp yorganı yakma” durumu.

            AKP’nin dini kullanarak halktan oy aldığı hususu, tek başına olmasa bile en ağırlı faktör olarak yer alıyor.

            Bu durum, özellikle gençler üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor.

            Birçok insanı “bunların inandığı din buysa, ben yokum” noktasına getiriyor.

            Nitekim, yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor.

            Her iki tarafın, böyle bir yanlış üzerinden yürüyerek dini istismar etmesini ve din karşıtlığına yönelmesini, benim gibi normal dindarların kabul etmesi mümkün değildir.

            Arkadaşlarımıza anlatmaya çalıştım ki; iman hiçbir şeyle takas edilemez.

            Hiçbir dünyevi hesap ve heves, iman karşısında üstünlük kazanamaz.

            Kıyamete, hesap gününe  iman etmiş milyarlarca insanı, din karşıtlığına ikna edebilmek mümkün değildir.

            Böyle bir çabaya neden ihtiyaç duyulur, anlaması zordur.

            Din, kalkınmaya da, ilerlemeye de engel teşkil etmez. Yeter ki dinin iman ve ahlâk ilkeleri iyice  ve samimiyetle  algılanmaya ve uygulanmaya çalışılsın.

            Arkadaşlarımız, kendilerinin de taraftarı oldukları CHP’nin niçin halktan yeterince oy alamadığını sorguluyorlardı.

            Ben de cevaben dedim ki; “herhangi bir köyün veya kasabanın kahvesine gidip, bu konuştuklarınızı orada konuşsanız, bir de CHP’li olduğunuzu söyleseniz, işte bunlar budur derler ve partinize oy vermeme konusundaki tutumlarını daha da pekiştirirler.”

            CHP’den çok CHP’lilerin bu konuyu göz önüne almaları gerekir.

            Kılıçdaroğlu, partisi üzerindeki bu olumsuz imajı düzeltmek için samimi bir çaba içerisinde.

            Sözüm CHP tabanına: iktidar olmak istiyorsanız, nerede hata yaptığınızı anlamaya çalışın ve  partinize zarar verebilecek tutum ve davranışlardan kaçının.