Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin, 1 Kasım seçimleri için partisinin aday listesinde yer almayışı siyasetin en önemli sürprizidir ve üzerinde durulması gereken bir meseledir.
Haberi bir dostumdan alınca kendisini cep telefonundan aradım.
Hiçbir yorum yapmadı, sadece “siyasette olur böyle şeyler” demekle yetindi.
Zaten, bu işler hep siyasette olduğu için “neden böyle oldu?” sorusunu sorma ihtiyacını duymadım.
Belli ki, çok önemli bir nedeni var.
Sen önce İstanbul’un en önemli ilçelerinden birinin belediye başkanı yap, orada gösterdiği başarılı çalışmalardan dolayı al Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Meclis Başkanlığı’na getir, oradan milletvekili, sonra bakan yap, seçim hükümetinde yeniden aynı bakanlığa getir; sonra aday listelerine koymayarak harca.
Kim harcadı? Sorusunu sormaya gerek bile yok.
Belli ki Başbakan, iki defa bakanlık koltuğuna oturttuğu arkadaşına sahip çıkma erkini ve direncini gösterememiş.
Başbakanı, bu konularda irade ve tavır ortaya koymaktan “masun” olduğu için masum bulanlar olabilir. Biz ise oturduğu koltuğun hakkını veremediği için kendisini eleştirme hakkını yasaların izin verdiği ölçüde ve nezaket sınırlarını zorlamadan kullanacağımızı belirtiyoruz.
Aslında kimin harcadığını biliyoruz da, neden harcandığını kestiremiyoruz.
Güllüce, kendinden önce adı yolsuzluğa bulaşmış bir bakanın ardından göreve gelmiştir. Kendinden önceki bakanın “ne yaptıysam onun emriyle yaptım” itirafı gibi daha açık ve detaylı bir itirafta bulunmadıkça bunu anlayamayacağız.
Güllüce, bu tür itiraflarla partisine “ihanet” sayılabilecek bir boşluğa kendini düşürür mü; tecrübeli bir siyasetçi olduğu için bunun cevabı peşinen “hayır”dır.
Yani, ağzından kolay kolay laf alınamayacak bir yapıya sahiptir.
O halde meseleye O bakanlığın penceresinden bakarak bir takım tahminler yürütmek mümkündür.
Önceki bakanın “ne yaptıysam onun emriyle yaptım” beyanından giderek de bazı çıkarımlarda bulunabiliriz. Elimizde belge olmadığı için böyle bir yola da başvuramayız.
Ancak, şunu ifade edebiliriz:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hükümetlerin en önemli rant ve ihale kapılarından birisidir. Şehirlerdeki imar işlemleri bu bakanlıktan geçer. Dolayısıyla, imar rantları için de elverişli bir kapıdır. Birçok hatırlı iş adamının ve müteahhidin gözü bu bakanlığın üzerindedir. Gelmiş geçmiş bütün Çevre ve Şehircilik (eski adıyla Bayındırlık) bakanları gibi İdris Güllüce de bu iğneli koltukta oturmuştur.
Bu bakanlık üzerinden şaibeye bulaşanlar, Yüce Divan’a gidenler, hapis yatanlar, bunların yanı sıra iftiraya uğrayanlar, temizlenenler, beraat edip yeniden siyasette yerini alanlar da olmuştur.
Hemen belirtmeliyim ki İdris Güllüce ile aynı siyasi görüşleri hiçbir zaman paylaşmadık. Temsil ettiği siyasi görüş ve düşüncelerin daima karşısında olduk. Halen de öyleyiz.
Vicdanen teslim etmemiz gerekir ki, Güllüce, görevini namusuyla yapan bakanlardan biridir.
Gece yarılarına kadar çalıştığına o bakanlıkla işi olan herkes şahittir. Yaptığımız bir-iki ziyaret vesilesiyle buna biz de şahit olduk.
Kimsenin O’na “yamuk” bir teklif götürme cesaretini gösteremediğini yakın çalışma arkadaşlarının anlatımlarından biliyoruz.
Erzurumlu olmamız hasebiyle hemşerimiz olan Güllüce’yi biz de bu vasıflarıyla tanıyor ve taktir ediyoruz.
Bunun için de listeye alınmamasını “mesele” yapıyoruz.
Neden?
Kimin çomağına taş koydu da harcadınız bu namuslu adamı, bu düzgün bakanı?
Neden?
Bu soruları daha çok soracağız.