KABATAŞ’A DON GİYDİRMEK…

Mehmet Necati GÜNGÖR

 

                Sözcü’de okuduk:

                Üniversitelerimizin birisinde Tıp Fakültesi Öğrencilerine “don giydirilmiş kadavra”larla ders veriliyormuş.

                Yani, en nihayet bunu da gördük.

                Yeni Türkiye’de…

                Ayrıca, kız öğrenciler ayrı, erkek öğrenciler ayrı ders yapıyorlarmış kadavralar üzerinde.

                Yani, bir erkek kadavraya baktığında, göz ucuyla da olsa kız arkadaşını taciz etmesin.

                Böyle bir yol bulmuşlar.

                Fakat, malzeme eksik.

                Hadi, kadavraya don giydirdin.

                Kadına sutyen, erkeğe haşema giydirmeyi nasıl unutursun?

                Zira, kadının göğüs nahiyesine de bakılmaz, erkeğin göbekle diz kapağı arasına da.

                Zaten, bunlar “diz kapağı” deyince anasınınkinden bile tahrik olan türler.

                Madem don var, acilen, sutyen ve haşema için de ihale açılsın.

                ***

                Şu Kabataş yalanı bir kez daha dile dolanmış vaziyette.

                Bir hafta içerisinde görüntüler çıkacak denmişti, üzerinden onlarca hafta geçti halâ çıkmadı.

                Ama bizimki bu yalanın üzerinde tepinmeye devam ediyor.

                Sonra polis raporuyla açıklandı:

                “2560 görüntü tek tek incelendi, ayrıca o saatte orada bulunan ve oradan geçen herkese, simitçilere dahi soruldu. Böyle bir olaya tanık olunmamış!”

                Olsun; madem ısrarla ısıtılıp ısıtılıp getiriliyor, siz sonuna bakın.

                Burada ünlü sinemacı Sinan beyimize iş düşüyor.

                Diyelim ki, Sinen beyimize şöyle bir görev verildi:

                “Yahu Sinan, söz verdik o görüntüleri göstereceğimize. Birkaç gün içinde aynı mekânda şöyle bir film yapamazmısın. Türbanlı bacımız geçerken, onu taciz eden, üzerine işeyen  70’den fazla üstü çıplak figüran...”

                Bakmışınız, gündüz vakti o mekân polis şeridine alınmış, film çekiliyor.

                Kabataş filmi.

                Bakmışınız, “Kabataş”a don giydirilmiş.

                Kadavraya olur da, Kabataş’a niçin olmasın?