Efgan beyi dinledikten sonra sözlüğü açıp, adının anlamına baktım.
“Efgan” şu demekmiş: “Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat. Yüksek sesle inleme.”
Bir de “istimdat”a baktım. Onun da anlamı şu:
“Yardım isteme; medet umma. İmdat isteme, yardıma çağırma.”
Anlamı derin bir yeni politikacımız var.
Bir konuşma yaptı, yer yerinden oynadı.
Aslında o konuşmanın sadece “sen kimsin?” bölümü anlaşıldı.
Diğerleri cümle düşüklüğüne uğramıştı ki, AKP’liler çılgınca alkışladılar.
Bu konuşmaya pek alâ, pek güzel diyenler oldu mu, bilmiyorum.
Adı “Ala” idi, siyasi kimlik kazandıktan sonra “Alâ”ya dönüştü.
“Ala”nın sözlük anlamına bakıyoruz;
“Karışık renkli, çok renkli, alaca, kirleten, kirli yapan” anlamına geliyormuş ki, bunun bilerek seçildiğini sanmıyorum.
Dedesi, soyadı kanununun çıktığı tarihte ilkokulu zar zor bitirip, ortaokuldan gün almış bir nüfus memurunun gadrine uğramış olmalı ki, “a”nın üzerindeki inceltmeyi unutup, “ala” yazmış.
Tek ihtimal bu.
Yine de biz Alâ üzerinden gidelim.
Çiçeği burnunda politikacımız, memleketi Erzurum’da besbelli AKP’lilerin gazına gelmiş. Alkışlandıkça coşmuş, coştukça saydırmış hemşerisi hoca efendiye.
““Dünyanın en büyük ülkelerinin ekonomilerinin gıptayla izlediği 46 milyon dolarlık bir havaalanı…”
“Üçüncü köprü…”
“Dikkat edin, böyle projeler asırların projesi olarak lanse edilirdi.”
“İhaleleri ne zaman oluyor, hepsi Mayıs ayında…”
“Türkiye dört dörtlük bir büyüme yakalıyor, paralel devlet bu sırada devreye giriyor…”
(Bak, bunu hiç düşünmemiştik!)
Saydırma arkasından geliyor:
“ Biz kaç darbeyi bertaraf etmişiz, senin ağa babalarını yenmişiz, ağa babalarını! (Herhalde ABD veya İsrail’i kastediyor.) Sana pabuç bırakır mıyız. Sen içine yuvalandığın o tabanda Allah rızası için çalışan insanları bile tukaka ediyorsun. Çekil oradan da çekil. Senin orda da yerin yok. O insanların da iyi niyetini suistimal etme.
Sen Fas’tan ta Endonezya’ya kadar, Yakutistan’dan, Kırım’dan Sudan’a kadar herkesin Allah razı olsun diyen, bu berbat düzene uluslararası sömürge düzenine one minute diyen bir lidere dur diyorsun. (Cümle aynen böyle)
Sen kimsin, kimsin? Senin gücün yeter mi? Bu millet sana onun için mi yardım yapıyor. Bu milletin yardımını, bu milletin İslami başka ülkelere de götürüp oralarda da anlatma. (Pek bişey anlaşılmıyor) Sen nasıl oluyor da baş kaldırıyorsun, darbe teşebbüsünde bulunuyorsun!”
Bu sözler partisinde ve memleketinde fırtınalar yarattı.
Önce partisinden üç yönetici istifa etti, ardından Erzurumlu hemşerileri kendisine saydırmaya başladılar:
“Ya sen kimsin?”
“Hocamıza ayıp ettin.”
“Bunu yanına bırakmayız!”
Bu da hocaefendinin avukatının dâvâ dilekçesinden:
“Konuşmada söylenilen ‘darbe teşebbüsünde bulunmak, başkaldırmak, defekte etmek, yuvalanmak, iyi niyeti suiistimal etmek, uluslararası sömürge düzenine one munite diyen bir lidere dur demek’ şeklinde ifade edilen sözler mesnetsiz, haksız ve hukuksuz birer iddiadan başka birşey değildir.”
“Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi”nin televizyonu gün boyu bu tepkileri verdi, vermeye devam ediyor.
Efgan bey için büyük talihsizlik. Patronu memnun edeyim derken, müşterileri kızdırdı.
Buna siyasette “erken doğum” denir.
Daha yarı kırkı çıkmadan kuvöze girmektir bu!