“İktidar her rejimde var, rejimi demokratik yapan muhalefettir.”
Bu sözler 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e aittir.
Demokrasinin en kestirme tarifi bu olmalı.
Gerçekten de muhalefetsiz bir rejim demokratik olamaz.
Türkiye'de doğru dürüst muhalefet olmadığı için rejim de bir türlü demokratik olamıyor.
Bu, en azından 12 yıldır böyle.
Biz, ne muhalefet partileri gördük.
Ecevit'in CHP'si, Erbakan'ın MSP'si, Türkeş'in MHP'si.
Bunlar AP'ne karşı olan muhalefet partileriydi.
Demirel muhalefete düşünce, bu defa Demirel'in “şanlı muhalefet” diye tarif ettiği bir muhalefet türü oluştu.
Demirel,'in muhalefeti sadece iktidarı değil, yeri göğü inleten bir muhalefetti.
“Bunlara üç kaz teslim etseniz, ikisini kaybederek dönerler.”
“Çankaya Hükümeti”
“Bunlardan ne köy olur ne kasaba!”
Sözleri belleklerimize kazınmıştı.
Şimdi bakıyoruz da her iki muhalefet partimizin iktidarı silkeleyecek tek bir beyanı yok.
Ortak beyanları da yok.
Vakıa, ortak adayları oldu. Ne yazık ki, seçtirmeyi beceremediler.
Baktılar, iyi muhalefet yapamıyorlar, hem CHP'de, hem MHP'de parti dışı muhalefet varisleri oluştu.
Bakıyorsunuz hepsi partili.
Ama, kendi partilerinin muhalifi olmuşlar.
Hepsinde ortak bir kanaat: “Bu liderlerle ancak bu kadar!”
İki partiyi toplasanız bir “Bakan Bakana” programı kadar etmiyorlar.
Yaşar Okuyan tek başına ikisine bedel muhalefet yapıyor.
Ulusal Kanal'daki son “Bakan Bakana” programında CHP'nin taze genel başkan yardımcısı Bekâroğlu'nun eski beyanlarını dile getirdi.
Ergenekoncu diye suçlanan vatanseverler için “Adli psikiyatri şefi olsam, hepsine cezai ehliyeti yok raporu verirdim” şeklinde yakışıksız sözler sarfetmiş.
Okuyan soruyor: “Ergenekoncu diye yargılanan Prof. Haberal, gazeteci Balbay, Tuncay Özkan, kendi partilerinin genel başkan yardımcısı tarafından böyle ölçüsüz bir suçlamanın muhatabı olmuyorlar mı?”
Bu soruyu Kemal bey cevaplayacak ama başı kumda.
Ülkede ve patisinde pek çok şey oluyor; birçoğunu görmüyor, ya da görmezden geliyor.
Dürüstlüğüne söz yok ama, Kemal bey lider olamadı bir türlü.
Partisini yukarı iten güce değil, aşağı çeken ağırlığa sahip.
MHP'de Bahçeli'ye karşı hoşnutsuzluklar dile getiriliyor.
MHP'lilerin artık eski heyecanlarıyla partilerine sarılmadıkları görülüyor.
Partinin baraj altına düşme korkusu bile dillendirilebiliyor.
MHP'lileri bilmem ama, bundan en çok endişeye kapılan ne MHP'li, ne CHP'li olan bizleriz.
İkisi üzerinden yapılan iktidar hesaplarının suya düşmesi bir yana, bunlardan biri baraj altında kalırsa AKP 400'ü aşkın milletvekiliyle Meclis'e girer, istediği Anayasa değişikliklerini yaparak istediği yönetim tarzını oluşturur, korkulan işte o zaman başa gelir.
Galiba, bu muhalefetle Türkiye böyle bir sona doğru itiliyor.
1960'lı, 70'li, hatta 80'li yılların “şanlı muhalefet”ini özlüyoruz.
Bir umudumuz vardı:
İktidar tökezlerse, alternatifi olacak olan muhalefet partileri var.
Oysa şimdiki muhalefet partileri ne alternatif oluşturabiliyorlar, ne umut!
Yazık oluyor Türkiye'ye.