Zaman zaman ziyaretine gider, ülke meseleleri hakkındaki görüşlerini alırım.
Geçen gün de öyle bir ziyarette bulunduk.
Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve Ortak Değerler Derneği Genel Başkanı Mustafa Odabaşı ile birlikte.
Oltan Sungurlu'yu halkımız ANAP iktidarlarıyla birlikte tanıdı.
Gümüşhane'de DP kökenli aileden gelip, AP döneminde Avukatlık yapan, ANAP döneminde milletvekili seçilip Adalet Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı görevlerine kadar yükselen olgun ve düzgün bir kişilik.
Başta seçmenleri Gümüşhaneliler olmak üzere halkımız Oltan beyi çok sevdi.
Tok sözlülüğünden dolayı, dürüstlüğünden dolayı, adalete ve hukuka olan bağlılığından dolayı.
Turgut Özal gibi güçlü ve baskın karakterli bir liderle çalıştı.
O'na daima yakın ve yürekten bağlı, bir o kadar da sözü tok bir milletvekili.
Mecliste bir grup toplantısı.
Özal çok sinirli, bağırıp çağırarak konuşuyor.
Bir milletvekili oturduğu yerden “Haksızsınız sayın Başbakan!” diye salonu çınlattı.
Bu, Sungurlu'nun sesiydi.
Herkes susmuştu. Sungurlu devam etti:
“Bu yasayı bu haliyle geçirirseniz, 1 kuruş vergi toplayamazsınız!”
Bunun üzerine; “ben size bunu böyle mi yapın” diyerek mülkiyelilere çıkışmış Özal. Liderini, “en kızgın anında bile dinlemesini bilen bir lider” olarak tarif ediyor Sungurlu.
Özal O'nu sonradan Adalet Bakanı yaptı.
Dört dönem milletvekilliği sırasında uzun süreli Adalet Bakanlığı koltuğunu O doldurdu.
Mesut Yılmaz döneminde de Milli Savunma Bakanı oldu.
İstifası cebine dolaştı, kimseye müdanaası olmadı.
Adalet Bakanlığı O'nun zamanında hukuku ve adaleti tartışmasız şekilde temsil eden ve uygulayan bir bakanlık olarak akıllarda kaldı.
Milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması için mücadele etti, ancak başarılı olamadı.
Politikacının ancak bu şekilde daha itibarlı olacağını anlatmaya çalışıyordu.
Günümüzdeki rüşvet ve yolsuzluk iddialarına bakınca, bunda ne kadar haklı ve öngörülü olduğu açıktır. Bazı bakanlar ile ilgili yolsuzluk iddiaları ve Başbakanın hukuku işletmemekteki ısrarı politikanın üzerine koyu bir gölge düşürdü. Bu gölgeyi ancak yargı kaldırabilir. Bunun için de Oltan Sungurlu kalibresinde bir Adalet Bakanı'na ihtiyaç var.
Sungurlu'nun diğer bir önemli bir çalışması da HSYK üzerineydi.
Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile HSYK üyeleri arasındaki gerginliği “yanlışın yanlışı” olarak değerlendiriyor, hakim ve savcıların seçiminde Adalet Bakanına ve kurul üyelerine kontenjan tanınmasına itiraz ediyor, seçimin liyakate göre yapılmasını savunuyordu.
HSYK ile olan gerginlik bu dönemde daha da derinleşmiş bulunuyor.
Sungurlu'ya Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın konuşmasını nasıl bulduğunu sorduk:
“Hukuki içerik olarak iyi de, hükümetle polemiğe girmesi yanlıştı” diye değerlendirdi.
Başkanlık sistemine dönük tasavvurları da şu endişelerle dile getirdi:
“Anayasa Cumhurbaşkanına yetkiler vermiş ama ülkenin yönetimini vermemiş. Yönetim, hükümete ait bir iştir. İcranın başı olması hükümete aittir. Siz, yasanın vermediği Başkanlık sistemini hukuk dışı yollarla getirirseniz -ki devlet demek, hukuk demektir- Cumhurbaşkanlığı makamı ile hukuku ihlal etmeyi düşünürseniz yanlış yaparsınız.
“Devlet demek, hukuk, adalet demektir” diyen Sungurlu,
Bu gün, hukukun da, adaletin de iyi işlemediğini söylüyordu.
Ülkemizin, Oltan Sungurlu gibi devlet adamlarına ihtiyacı var!