Ana akımda barajı aşmış ne kadar siyasi parti varsa,
Onu kırkla, elliyle çarpın,
O kadar da pervaneli siyasetçi vardır.
Kendilerine yer arar dururlar.
İlkeleri yoktur.
İnançları konjonktüreldir.
Kıçlarına pervane takılıdır.
Rüzgârın estiği istikamete uçarlar.
Bunların çoğu da maalesef bizim sağdan çıkar.
Çünkü iktidara alışıktırlar. İktidarı severler.
Daha çok iktidarlar etrafında pervane olurlar.
Çoğunu tanıyorum.
Aslında beş para etmezler ama
Kıçlarındaki pervane onları uçurur durur.
Hep yağlı lokmaya konarlar.
“Belki bize de bulaşır” diye, etrafında gezinenleri olur.
Adam sanılırlar ama, gerçekte adamlıkla ilgileri yoktur.
Bazıları dörderli kolda uçarlar.
Dört motorlu uçaklar gibi.
Ki pazarlık kabiliyetleri daha güçlü olsun.
Nitekim, öyle olur.
Bakarsınız, o dörtlü yine aynı ballı lokmaın üzerine konmuşlar.
Dindar görünmek isterler, bilgileri yetersiz oldukları için falso verirler.
Meselâ, “Elhamdülillah” yerine “elhamdürillah” derler.
İslâmla ilgileri işte bu kadardır.
Cuma namazı diye camiye giderler,
Dini bilgileri olmadığı için etrafındakilerden kopya çekerler.
Zaten namaza oturuşlarından bellidir.
Arkadan baksanız, aynen “pindeki tavuk!”
Kıçlarını iki ayaklarının üstlerine uturtup, imamın tahiyyatı bitirmesini sabırsızlıkla beklerler.
İmam biraz uzatsa, kıçlarının üstüne utaracaklar.
Pervaneyi kıracaklar!
Bunlardan birisi kutsal topraklara gitmişti.
Uçaktan iner inmez ilk işi liderine hediye almak olmuştu.
Kâbe tavafından önce çarşı tavafı yani.
Daha kuvvetlisi kurulunca önce kimi sattı dersiniz?
Çarşı tavafında aldığı hediyenin sahibini...
Bir başkası daha var.
Hangi parti iktidardaysa oraya bir nişangâh diker,
Sempati atışları yapar.
Şimdi de, iktidarın ikinci adamına kur yapıyor.
Görsün de partiye alsın diye.
Adam, bir partinin genel başkanıydı.
Partisi zayıftı diye pas vermiyordu.
Şimdi, kuvvetli partinin ikinci adamı olunca kuyruk sallıyor.
Görür de kemik atar diye...
Bu tiplere“fırıldak” denilir genellikle.
Dağ-taş fırıldak dolu.
Kendilerini uçuracak enerjiyi üretiyorlar.