Aynı adı taşıyorlar.
Biri “Türk olmaktan kurtulduk” der, öteki “reklam arası” diyerek Cumhuriyete kara çalmaya uğraşır.
Gün yaklaşıyor ya,
Göze girme yarışının pistinde mesafe almak istiyorlar.
Yeniden sıraya girmenin kestirme yolu bu olmalı.
Efendileri gereğini yapacaktır elbet.
Hazır, saray da var;
Soytarısı-halayıkı eksik kalmasın.
***
Acaba, reklam arasından önceki hayatları nasıl olurdu?
İlki lağımcı askeri de olabilirmiş, tipi müsait.
Sonrakine lâle devri kadını desek yakışmıyor.
Endam yok, güzellik yok, şaire ilham veren duruş yok.
Büyük şairimiz Yahya Kemal o şiiri gül yanaklı birine yazmış:
Gördüm o ay yüzlüyü,
Bir şal atmış omzuna, lâhuri;
Örtülü gül yanaklar
Bir yaşmakla;
Yaşmak parıltılı…
Oysa bu, reklam kuşağının bed suratı olarak karşımızda.
Yaşmağı, yüzünün karasında.
Kendini böyle reklam ediyor.
Millete ve kendisini var eden Cumhuriyete saldırarak.
Biri Türklüğe, biri Cumhuriyete.
“Türk olmaktan kurtulduk” diyen
“Büyük Türk milleti önünde” yemin edecek etmesine de
Tensip buyurulursa…
Oraya girebilirse…
Zira, hepsi tensiple geliyorlar.
***
Bunları adam yerine koyanlar utansın!
Mülakatla alınmışlar,sadakatla yalıyorlar çanaklarını.
Her biri, bulunduğu köşeden zibil üretme yarışında.
“Top” olasıca da hasımlarını “hain” ilan etmiş, iyi mi?
Demokrasi anlayışları buraya kadar.
Ya tarafsın, ya hain.
Bağlı kalacaklarına yemin etmişlerdi,
Namusları, şerefleri üzerine.
Kalmışsa, önlerinde bir yol var;
İstifa edip, cumhuriyetin nimetlerini reddetmek.
Milletin sırtından geçiniyorlar.
20 milyara yakın maaş alıyorlar.
Yetmiyor, sağlıkları, varlıkları, her şeyleri Cumhuriyete emanet.
Yaşlandıklarında kamışa taktırılan çubuk parası da milletten.
Cumhuriyet onları çarpacak.
Millet de öttürecek günü kolluyor.
Hazirana ne kaldı?