Bunun örnekleri, özellikle geri kalmış toplumlarda çoktur.
“Siyasi ahlâk”ı rayına oturtamazsanız, ahlâk kavramının benzer tanımlarıyla da müşerref olamazsınız.
Haklarını yemeyelim;
Eski Meclis Başkanlarımızdan Hüsamettin Cindoruk ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu siyasi ahlâk yasası konusunda çok çaba sarf ettiler ama ne yazık ki başarılı olamadılar.
Anlayacağınız; siyasetin “ahlâk” ayağından mahrum kaldık.
Siyasi ahlâkın ileri toplumlarda uygulanan belli kuralları var. Bunlar; doğruluk, dürüstlük, açıklık, hak yemezlik, sorumluluk duygusu, hukuka bağlılık, kamu malına el uzatmama gibi başlıklarla açıklanabilir.
Bir şeyin yasası yoksa, tasası da yok.
Götürmelere, yalanlara, dolanlara, ihanetlere aldırış etmeden yaşayıp gidersiniz.
Tabii, bu durum siyasi ahmakların sayısı ile orantılıdır.
Sorgulamayan, eleştirmeyen, yapılanları olduğu gibi kabul eden, akıldan ziyade fiziğe, endama, delikanlılığa (Başına köşeli kasketi koyup, sırtına paltoyu, eline tespihi aldığında; bakmışın, sen de delikanlı), hatipliğe takılıp kalan bir ahmaklıktır ki tamamen duygusaldır.
Büyülenmişlerdir, idrakleri morfinlenmiştir, gördüklerini görmezler, duyduklarını işitmezler.
Bakışları tek noktaya odaklanmıştır.
Böyle toplumlarda siyasi başarı elde etmenin yolu, “ahmak” sayısını arttırmaktan geçer.
Ahmak sayısı arttıkça gücün kalıcılığı, sürekliliği sağlanır.
Bunun için ilk olarak eğitimi yozlaştırmak lâzımdır. Felsefe, mantık derslerine gerek yok. Nasılsa fizik kimya ile cennete gidilemeyeceği de söylendi. Matematik, para ve hesap işleri için lâzım olduğundan onu kurtarabildik şimdilik. Daha ne olsun.
Bir de inançları eğip büktünüz mü, imanın ahlâkı yerine, çıkarın ahkâmını hâkim kıldığınızda bi bakmışınız, sayı çoğalmış.
Algısı zayıflamış,
Analiz ve sentez yeteneği olmayan,
Eleştiri ve sorgulama kabiliyeti sıfırlanmış,
Mankurtlaştırılmış bir yığın.
Omuzlarına basa basa yürü.
Nasıl olsa anlamazlar.
Siyasetin “ahmak” malzemesidir onlar.
İster “curuf” niyetine, ister başka niyetlere.
Kullan gitsin!