Mehmet Necati GÜNGÖR
Öncelikle şunu kaydedelim:
Tayyip beye düşmanlığımız yok.
Karşıtlığımız var.
Hem de sonuna kadar!
Bu da vatandaş olarak en tabii hakkımız.
Kimse bizi “Tayyip bey karşıtısın” diye suçlayamaz.
Bazıları O'nu çok seviyor olabilir.
O'na dokunmayı ibadet sayacak kadar.
O'nun kılı olacak kadar.
“Yeryüzünde Allah'ın gölgesi” sayacak kadar.
“İkinci Peygamber” addedecek kadar.
“Ezeli ve ebedi başkan” sayacak kadar.
“O'nu üzmek Allah'ı üzmektir” diyecek kadar.
Doğduğu şehri mübarek bilecek kadar.
“Benim atamdır” diyecek kadar.
“Yaptığını yapmak sünnettir” diyecek kadar.
İlkel topluluklarda bile böyle ölçüsüz övgülere rastlanmadı.
Kuzey Koreliler bile bunu yapmadı.
O ise,
Bu övgülerin hiçbirine ses çıkarmadı.
“Zımni kabul!”
İçinde milletvekili var,
Yazar var,
Eski genel başkan var,
Jöleli var,
Yeleli var, yalelli var.
Böyleleri tarafından takdis ediliyor.
Kusursuz addediliyor.
Oysa bizce çok kusuru var.
Saysak, kızdırabiliriz. Ne de olsa korkuyoruz.
O'nun için söylemeye gerek yok.
Sadece şunu ifade etmek yeter:
“O olmasın da kim olursa olsun!”
Bazılarına aday beğendiremiyoruz.
O'nun şu kusuru, bunun şu tutumu.
“Vaktiyle şunu yapmıştı, şurada bulunmuştu.” takıntıları.
“O olmasın da kim olursa olsun” diyorsanız;
Kusur aramayacaksınız!
Ortak aklın bulduğu adaya yükleneceksiniz.
“Tayyip beyle olmaz!” diyorsanız,
“Olur”unu bulacaksınız, oluruna bakacaksınız.
Tayyip bey olmasın!
Bence de.
Ne Gül, ne Erdoğan!
Yorulduk artık.
Şimdi dinlenme zamanıdır.
“Dünyanın hiçbir tarafında, hiçbir insan, devlet, ülke bugünü ile dününü geçmişini kötüleyerek, bunları birbiriyle dövüştürerek iyi bir yarın, gelecek hazırlayamaz, tanzim ve inşa edemez.”