Türkiye’de “sivil toplumcu” denince akla gelebilen üç beş isimden biridir Veli Sarıtoprak.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanıldığı toprakların çocuğudur. Afyonludur.
O’nun için “bir cumhuriyet sevdalısı” tanımını kullansak, yeridir.
Kısa adı TÜSİAV olan Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı’nın kurucusu ve yönetim kurulu başkanıdır.
Yüzlerce sivil toplum kuruluşunun kuruluşuna öncülük etmiştir.
Aynı zamanda Türk Demokrasi Vakfı’nın mütevelli heyeti üyesidir.
Gününü, saatler ve dakikalar üzerinde yaşayan bir insan.
Boş vakti olmayan, hayatını faydalı işlere adamış bir gönüllü.
Aynı zamanda iyi bir dost.
Her yıl düzenlediği ödül törenleriyle alanında temayüz etmiş insanları topluma hatırlatan ve tanıtan bir organizatör.
“Ne olacak bu memleketin hali?” sorusuna hariçten gazel okuyarak değil, bizzat birçok faaliyetin içine dalarak cevap arayan bir kimlik.
Akıllı ve vicdanlı aydınlar sınıfındandır.
Aklını kendine saklayıp, vicdanını muktedirlere kiralayan şahsiyetsizlerden değildir.
Dobra dobra, tok tok konuşur.
Sevenleri kadar, sevmeyenleri de vardır.
Ama o bunlara aldırış etmez. Doğru neyse onun peşinden koşar.
Sivil toplum konusundan zengin bir özgeçmişe sahiptir.
Aynı zamanda Jandarma Asayiş Vakfı şirketlerinden JAVDES’in yönetim kurulu üyesidir.
STK Güçbirliği A.Ş. Yönetim Kurulunun da başkan vekilidir.
Bir çok ödül aldığı ve ödülün sahibi ve dağıtıcısı olduğu için kendisine “Plaket Veli” unvanını takmıştır yakın dostları.
Cumhuriyeti, maziden gelen geçmişi ve değerleri ile birlikte sahiplenenlerdendir.
Vatan, bayrak hassasiyeti olanlardandır.
Önceki gün Odalar Birliği Başkanı’nın yanında bir takım sivil toplum kuruluşlarının başkanlarının teröre karşı “barışçı” tavır aldıklarını memnuniyetle gördük.
Aralarında bir ismin noksanlığını hemen fark ettik.
O da Veli Sarıtoprak’tı.
Niçin davet edilmemişti, onu da toplantıyı düzenleyenlere sormak gerekir.