O tedrisattan geçmediğim için bu sözü nerede, ne maksatla söylediğini bilemeyeceğim.
Herhalde şunu demek istemiştir:
“Zulüm yaşadıkça, zalimler var oldukça cehennem de yaşamalıdır!”
Zulüm, dünyanın her yanında, çeşitli örnekleriyle hükmünü sürdürürken,
Cehennemin alevleri de zalimleri kavurmak için yanmaya devam ediyor olmalı!
Türkiye, muhtelif dönemlerden geçti.
Ama böylesi hiç yaşanmadı.
İhtilal dönemleri ancak bu kadar şanlı idi!
Nihayet, Anayasa mahkemesi güzel bir karara imza atıp içtihat oluşturdu da zindanların mazlumları güneş yüzü görmeye başladılar.
Başta, Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ.
Tamı tamına 26 ay nahak yere yattı.
Nahak yere yattığını önce “ben bu davanın savcısıyım” diyenler kabul etti.
Bu arada nahak yere gidenler de oldu tabiatıyla.
“Kasa” denilen adamın mağdur eşi dün soruyordu:
“Eşimin tahliyesi için şimdi ben hangi mahkemeye başvurmalıyım?”
Eminim, Yarbay Tatar’ın eşi de aynı soruyu sormuştur.
Sıkıntıdan sağlığını kaybedenler, genç yaşta kanserin pençesine düşen mazlumlar…
Meclis Kanun çıkarmış, özel yetkili mahkemeleri kapatmış ama sesi halâ derinden geliyor.
Kapatılmaları Anayasaya aykırı imiş, Meclis kapatamazmış, dolayısıyla yok sayılamazlarmış.
Kendisi hukuken yok hükmünde olan bir yapı, en üst hukuka meydan okuyarak kararlar veriyor, tahliye taleplerini reddediyor.
13 meydan okuyor, 3 ona uyup paralel kararlar veriyor.
20 ve 21 ise “İstanbul’da hakimler var” dedirten kararlarıyla yüreklere su serpiyorlar.
Hukuk, aynı zamanda matematiktir.
Çünkü, matematiksel bir mantığa sahiptir.
Bizdeki numeric! Yani, sayısal.
13 meydan okuyor, 3 ona uyuyor.
20 ve 21hakkı teslim ediyor!
Avukatlar sorunu irdelerken mahkeme demiyorlar da, 13 diyorlar, 3 diyorlar, 20 diyorlar, 21 diyorlar.
Loto’nun dört rakamı tamam.
İkisi belki yarına.
İleriki günlerde iki sıra, üç sıra bile oynayabiliriz.
Kaleminizi elinizde tutun, düşen numaraları kaydedin kâfi.
Bazıları kutudandı,
Biz lotodan köşe oluruz belki!