Siyaset duayenimiz Demirel'den öğrendiğim iki prensip var:
“Millete kızılmaz”
“Devlette küslük olmaz”
Millet, 9 defadır ki Erdoğan'ı tercih ediyor. Demokratsak, sandığın önümüze koyduğu sonuçlara saygı duymak zorundayız. Bu noktadan baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu da aynı anlayışla kabullenmek durumundayız.
Erdoğan, kendinden önceki 11 Cumhurbaşkanı gibi, Türkiye'nin seçilmiş meşru Cumhurbaşkanıdır.
Kendisine olmasa bile, temsil ettiği makama saygı duymak gerekir.
Tabii ki, eleştiri hakkımızı her daim saklı tutarak...
Evet, devlette küslük olmayacağını öğrenmiştik Demirel'den ama, Erdoğan Barolar Birliği Başkanına kızdığı, ya da küstüğü için Yargıtayın açılışına katılmayarak bu ilkeyi çiğnemiş oldu.
Muhalefet liderleri de Cumhurbaşkanlığı makamına saygı duydukları için, karşılıklı olarak sarf edilmiş olan onca “kem söz”e rağmen yeni Cumhurbaşkanı ile aralarında küslük olduğu görüntüsünü vermediler. Bahçeli ayağa kalktı, yemin törenine katılmayan ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu ise Anıtkabir'de karşılaştığı ilk anda Cumhurbaşkanının elini sıktı.
Bunlar, olağan davranışlar.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıktığı ilk yurt dışı gezisinde hepimizi hayretler içerisinde bırakan bir demeç verdi. O da, Çankaya Köşkünde oturmayıp, Atatürk Orman Çiftliği sahası içerisinde mahkemenin “olmaz” kararına rağmen yaptırdığı 1000 odalı, adına “Ak Saray” denilen sarayda oturacağını açıklaması idi.
Yeni Türkiye'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı, ilk icraatını hukuka meydan okuyarak gerçekleştirmiş olacak. Hukukun “yıkın” demesine rağmen “güçleri yetiyorsa yıksınlar” meydan okumasıyla yapımını devam ettirdiği dev saray, bundan böyle Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak kullanılacak.
ABD'deki Beyaz Saray'a nazire olarak adı “Ak Saray” konulan binada... Pardon, sarayda.
Yeni Türkiye'nin yeni Başbakanı ise Çankaya Köşkü'nü kullanacak.
Çankaya Köşkü, Cumhuriyetin cumhurbaşkanlarına ev sahipliği yapmış bir mekân. Demirel, buraya “Atatürk'ün mekânı” der, misafirlerini de “Atatürk'ün mekânına hoş geldiniz” diye selamlardı.
Bu kompleks içerisinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ve Atatürk Köşkü de yer alıyor.
Atatürk Köşkü, kuruluş yıllarında Atatürk'ün ikamet ettiği yerdir. Yatak odasından, kullandığı eşyalara, okuduğu kitaplara kadar bütün orjinalitesi ile muhafaza edilen müze, bundan böyle Başbakanlık alanı içerisinde olacak.
Sembollere meydan okunuyor gibi geldi bana.
Bunu, yeni Türkiye'nin yeni Başbakanının, yeni Cumhurbaşkanına armağan ettiği Osmanlıca hat yazılı Necip Fazıl şiirinden anlamıştık. O şiiri güzel Türkçemizin harfleri dururken, Osmanlıca hat yazısıyla dizayn edip sunmanın harf devrimine başkaldırı gibi algılanabileceği düşünülmedi mi acaba?
Adı “Yeni Osmanlıcılık”la anılan bir akımın temsilcilerine yakıştırılan bir algılama idi ki algılayanlar haksız da sayılmazlardı.
Yeni Türkiye'nin beni en çok enterese eden yanı, hukuka direnilerek yaptırılan bir sarayda nasıl oturulacağı idi.
Anladık; Çankaya Köşkü de bir semboldü, orada oturulmak istenmemiş olması, oturmak istemeyenin anlayışı açısından anlaşılabilir bir şeydir de,
“Hukuk Devleti”, daha yapılışında hukukun çiğnendiği bir binadan mı yönetilecek?
Öncelikle sorulması gereken soru budur.