Bu talihsiz beyan üzerine;
Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, “Haşa. Sadece edep ya hu denir buna. Bu ifade böyleyse, sümme haşa, sümme haşa” sözleriyle tepki vermişti.
Cübbeli Ahmet Hoca diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün tepkisi daha sert:
“Ya sen ne kadar cahil, echel-ü men fil arz (yeryüzünün en cahili) misin ya.”
“ Cüşş. Yuh senin ham ervahına Seni ne esta’izü billah kurtarır ne estağfurullah kurtarır. Sen peygambere hakaret ediyorsun.”
“Aman Ya Rabbi ben kendim duymasam sesini inanmayacağım. Bu kadar cahillik olur mu ya?”
En mülayimi hemşerimden: "Allah iyi ede.”
Peygamberimize “kibirlendi” diyerek dil uzatan bu zat, kuvvetle muhtemeldir ki, iktidar partisine yüzde 60’ın üzerinde oy veren bu şehirden milletvekili seçilecek.
Aday olduğu il’e bakıyorsunuz, “Peygamberin şefaatine nail olmak” için sünnete azami şekilde riayet edilir.
Bu şehirde 40 yaşını aşmış erkeklerin büyük çoğunluğu sakal bırakır. Kimi uzun, kimi kısa. Ama hepsi sakallı.
Yani, sünnete riayet.
Sünnete riayet için dişlerini fırça ile değil, misvakla temizleyenler bile vardır içlerinde.
Hanımların çoğu başörtülüdür.
Hemen her evde dini sohbet toplantıları yapılır.
“Binbir hatim” geleneği bu şehrimize mahsustur.
Allah’ın kelamı her yıl bin bir defa bu şehirde okunur.
Da…..
Allah’ın kelamında yasaklanan yetimin hakkını yemek, yolsuzluk, hırsızlık, yalancılık, riya gibi hususlar nedense göz ardı edilir.
İslam’ın o muazzez peygamberidir ki, yetim hakkından bir hırka çalanın cenaze namazını kılmamış!
“Bakara makara” muhabbeti henüz hafızalardan silinmemişken…
Bazı yalakaların şirk kokan ifadeleri unutulmamışken…
Peygamberimize “kibirlendi” diyecek kadar ileri gidilmişken…
Bu zat-ı şerifi hem kendi vekili yapmak, hem milletin vekili ünvanını vermek!
Nasıl bir çelişki?
Ne Allah affeder, ne Peygamber şefaat!
Ne diyelim; en iyisini hemşerim söylemiş zaten:
“Allah iyi ede…”
