Duygusal bir tipim.

Özellikle adaletsizliklere, haksızlıklara, hukuksuzluklara isyanım var!

Belki, burcumun özelliğidir.

Terazi burcundanım.

“Büyüyence ne olacaksın” diye soranlara hep “Hakim olacağım” diye cevap vermem de belki bundan.

Bilmiyorum.

Hukukçu olamadım ama hukuku, adaleti hep vicdanımda hissettim.

Beş yıldır vicdanımın kanaması da ondan.

İsyanım da...

Zaman zaman içimin ağladığı günler oldu.

Haksız yere dört duvar arasına tıkılmış,

Yıllarca ailesine, çoluk çocuğuna hasret bırakılmış,

Onur intiharlarıyla hayatlarına son vermiş,

Kahrından ağır hastkalıklara yakalanıp o dört duvar arasında hayata veda etmiş mazlumlar.

Cenazesi belediye tarafından kaldırılan “kasa”lar...

İçeride bir yakınım yoktu.

Yüreğimin içindeki sevgi yumağı onları yakınımdan da yakın yaptı.

Tabiatım icabı hep içimden ağlamışımdır.

18 Haziran günü ilk defa dışımdan ağladım.

O kahramanların eşleri, çocukları, ana babaları Anayasa Mahkemesi önünde bayramlaşırken.

Harbiye marşını seslendirirken...

“Samsun'dan bir daha gel” türküsünü söylerken...

“Mustafa Kemal'in askerleriyiz” diye haykırırlarken.

Dışımdan ağladım.

Gözlerimde yaş,

Yüreğimde sonsuz bir sevinçle...

Balyoza balyozun inişini seyrederken...

Yaşa Anayasa Mahkemesi.

Kahrol kumpasçı takımı!

Her kim, ya da kimlerden ibaretsen.

Allah'ın laneti Orduma kumpas kuranların üstünden eksilmesin.

Bu da bir ilk benim için.

İlk defa beddua ediyorum.