Mehmet Necati GÜNGÖR

 

                Deli müezzin Erzurum’da bir fenomendi.

                Yaptıklarıyla halkın mizah ve eğlence konusu olmuştu.

                Bizim nesil, deli müezzinin hikâyelerini dinleyerek gülüştü.

                Kadim dostum ve facebook arkadaşım Yücel Dönmez’den dinlemiştim:

                Deli müezzin minarede, bunlar aşağıda uçurtma uçuruyorlar.

                Birden ezana ara vererek aşağıya doğru bağırır:

                “Yücel ip ver, uçurtma kelle atacak!”

                Yücel, benim gençlik arkadaşım.

                Çok yönlü bir kişilik.

                Dağcılık ve kayakta Erzurum’u temsil etmiş bir sporcu.

                Aynı zamanda boksör, aynı zamanda atlet, aynı zamanda gazeteci, aynı zamanda ressam.

                Uzun yıllar Amerika’da yaşadı.

                California’da 8 yıl Anadolu Ajansının temsilciliğini yaptı.

                İktidarın tayin ettiği adamlarla kan uyuşmazlığına düştü.

                Yücel’i tasfiye etmek için California bürosunu kapattılar, kendisini de Ankara’da görevlendirdiler.

                “Hiçbir şeye karışmadan maaş alması” önerildi.

                Daima onuruyla yaşamış olan arkadaşım bu teklifi kabul etmeyerek bir hafta sonra istifa etti.

                İstanbul’da sanat çalışmalarıyla meşgul.

                Çok iyi bir ressam. Eser üretiyor, ürettiklerini galerilerde sergiliyor.

                Erzurum’da geçen gazetecilik yıllarına ait “nezaret” haberlerini yürek yanıklığı ile anlatırdı.

                “Açlıktan ve çaresizlikten hırsızlık yapan insanların bu durumu onurlarına yediremeyerek emniyet nezarethanesinde kendilerini astıklarına şahit oldum.”

                O zamanın eli kelepçeli hırsızlarıyla bu günün boynu kravatlı hırsızlarını mukayese edince, ikinciler aleyhine bir haysiyet fukaralığı ortaya çıkıyor.

                Ne yazık!

                Sonuç beklediğimiz gibi çıktı.

                Dokuz el dört kravatlıyı akladı.

                Anlaşılan, “biz yanarsak sizi de yakarız” tehdidi işe yaramış.

                Şimdi ne olacak? diye sorarsanız.

                Hiçbir şey!

                Sorun rüzgârda galiba.

                Uçurtma kelle atacak!

                Ne minareden bağıranı, ne ip vereni olacak.

                “Bu kadar uçtuğunuz yetti” diyecek Hakkın ve halkın rüzgârı.

                Bu günkü yazımızı, yine facebook arkadaşımız Selma Yalaza hanımefendinin şu sözüyle bitirelim:

                “Ne istediğini bilen insanlar, hayatın yanlış tarafında olmaktansa yalnız tarafında olmayı tercih ederler.”