Mehmet Necati GÜNGÖR

“Çözüm süreci” dedikleri aldatmaca öyle iki dudak arası bir şey değil.
Masanın bu başında devleti temsilen biri, diğer başında terörü temsil eden cani olduğuna göre karar, dört dudak arasında.
Peki bundan ne çıkacak?
Ah bir bilsek neler olup bittiğini; oradan bir yere varabiliriz de. 
Bilmiyoruz.
Kimse bilmiyor.
İki kafa ve dört dudak arasında bir uzlaşmayı kim bilebilir ki?
Belki bir iki yaren. Onlar da tembihlidir, konuşamazlar.
Ortada bir bilmece var.
Biz saf vatandaşlara ise bilmeceyi çözmek kalıyor.
Aslında çok basit.
Demirtaş’ın sözlerinden gidelim:
Ne diyor?
“Seçimlere parti olarak gireceğiz.”
Baraj endişeleri olmadığını tekrarlıyor.
Aralarında son anda barajı yüzde yediye çekme gibi bir anlaşma olmadıysa, -ki bu saatten sonra çok zor. Belki de danışıklı bir iş.-
Demirtaş’ın, partisi parti olarak seçime girer, barajı da aşamayacağına göre AKP’ye gün doğar.
Hesapları şu olmalı: BDP seçime girmezse AKP tek başına Anayasayı referanduma götürecek 330 sayısına ulaşır; böylece Tayyip beyin başkanlık rüyası gerçekleşmiş olur.
Şöyle bir pazarlık olamaz mı?
“Siz seçime parti olarak girin, barajın altında kalarak bize başkanlık sistemini getirme şansı tanıyın,
Biz de size özerklik verip kendi Meclisinizi ve Hükümetinizi kurma şansını tanıyalım.”
“Aramızda federasyon oluşturup, gül gibi geçinip gidelim.”
“Apo’yu da salıverip başınıza taç yapalım.”
Büyük ihtimalle böyle bir hesap!
Millet bu hesabın neresinde duruyor derseniz,
Onu da o zaman görürüz.
“El mi yaman, bey mi yaman” noktasıdır bu!