Seçim sonuçları tartışılıyor.
Bir programda araştırmacı Adil Gür'ü dinliyorum.
AKP seçmenine sormuş:
“Neden AKP'ye oy veriyorsunuz?”
Aldığı cevap ilginç. AKP'ye oy verdiğini söyleyenlerin yüzde 30 küsuru bu soruyu şöyle cevaplamış:
“Oy verecek parti mi var?”
İşte, günün fotoğrafını ortaya koyan cevap budur.
“Başka parti mi var?”
Oysa var. Başta CHP ve MHP olmak üzere irili ufaklı bir çok parti.
AKP'nin yüzde otuzu bu partilerden hiç birisini oy verecek “parti” olarak görmüyor.
“Alternatif yok” sözüyle benzeşen bir cevaptır bu.
Biz de kendimize göre anketler yaptık, sorduk:
“Niçin AKP? Her şeye rağmen bu ısrarlı duruşunuz neden?”
Cevap:
“Alternatif mi var?”
Seçim sonuçlarını bu iki cümle üzerinden okumak lâzım.
Siyasette iddiası olanlar için söylüyorum:
Alternatif yoksa yaratacaksınız.
Oy verilecek parti yoksa kuracaksınız.
Nasıl bir parti?
Kısaca; milletin ihtiyaçlarına, beklentilerine cevap verecek bir siyasi oluşum.
Özal formülünde dört eğilimi birleştireni de olur, birçok eğilimi bünyesinde toplayanı da...
Yeter ki halkın karşısına doğru çözümlerle, doğru hedef ve projelerle çıksın.
Kendini halka inandırsın.
Gerisi kendiliğinden gelecektir.
Evet, lider çok önemli.
Ülkenin insan kaynağı o kadar zengin ki, lider bulmak çok da zor değil.
Liderler sipariş üzerine de gelmezler.
İddiası olanlar, ihtirası olanlar, cesareti olanlar lider olurlar.
Liderlik böyle bişeydir.
Yazılanı okumak değildir liderlik.
Bütün partinin yükünü tek başına taşımak da...
Sahip olduğunuz insan unsurunu gösterdiğiniz hedefler ve projeler istikametinde çalıştıracaksınız, yoracaksınız, yorulacaksınız, elde ettiğiniz ortak fikri halkınızla paylaşacaksınız.
Parti içi demokrasiyi işleteceksiniz.
Yer bulmak isteyenlere yer açacaksınız.
Parti içi demokrasiyi bir yarış platformu haline getireceksiniz, bundan yararlı bileşimler elde edeceksiniz.
Birlikte düşünelim:
Eski DYP ve ANAP'ın bileşeni gibi görülen DP'nin oyları yüzde birleri bile bulmadığına göre, bu iki köklü partinin oyları sizce hangi partide kümelendi?
Tahmin edelim:
En az yüzde 20'si AKP'de.
Kalanın büyük kısmı MHP'de, az kısmı CHP'de.
Bunu, yukarıdaki soruya verilen cevabın yüzde otuzluk oranı da ifade ediyor.
Demek ki “oy verilebilecek” bir parti kurulması halinde AKP'de iğreti duran en az yüzde 30'luk bir kitle, böyle bir siyasi oluşumun içinde yer almaya hazır.
Diğer partilerdeki memnuniyetsizler de eklendiğinde ciddi bir iktidar adayı oluşmaz mı?
İşte, AKP'yi demokratik yolla iktidardan düşürmenin formülü.
Başka formül aramaya gerek yok.
Çözüm demokrasi içinde ve oluşturulacak yeni bir partinin kimliğinde.
Ülkeyi sıkıntılardan kurtaracak gerçek çözüm budur.
Rahmetli Bölükbaşı partilerinde iğreti duran seçmenleri “zelzele çadırında bekleyenler” olarak görürdü.
Bizim de temas ettiğimiz bir çok eski ANAP'lı, DYP'li kendilerini on yılı aşkın bir zamandan beri böyle bir çadırın içinde hissediyorlar.
Oy verdikleri AKP'de üvey evlat muamelesi gördüklerini söylüyorlar.
“Bürokratlara bakın, en büyük oran eski milli görüşçülere ait. Bizim çocuklarımız vitrin süsü. Ancak yüzde birlerle, ikilerle ifade edilebilir.”
Diyorlar.
Kamuda işe yerleştirme oranları da aşağı yukarı böyle imiş.
Yalansa,
Biz, işte o yüzde 30'un yalancısıyız.