Ülkeler artık dışarıdan kuşatılmıyor.
Tek uçak havalandırmadan, tek bomba yüklemeden, tek tank yürütmeden, tek top ateşlemeden, tek mermi kullanmadan…
İçeriden kuşatılıyor ülkeler.
Emperyalizmin uyguladığı metot bu!
Verimli bir coğrafyaya gözünü mü diktin; kolayı var.
Hesabın uzun vadeliyse önce süt tozu göndererek o ülkenin çocuklarının genlerini boz, barış gönüllüleri dediğin istihbarat elemanlarıyla da beyinlerini yıka.
Yirmi-otuz yıl sonra o çocuklar artık senindir.
İstediğin gibi kullan.
O süttozuyla büyüttüğün çocuklar bakmışsın o ülkenin büyük makamlarına oturmuşlar, meclislerini doldurmuşlar, karar mekanizmalarını oluşturmuşlar.
Artık mermi atmana gerek yok.
Küçük bir talimat, tamamdır.
O süttozuyla büyüttüğün geni bozulmuş çocuklar önce ülkenin ordusunu çökertirler.
Ki, karşı koyacak güçleri kalmasın.
Sonra, basını sustururlar.
Ki, kimse olup bitenlerden haberdar olmasın.
Sonra, bilim yuvalarını ele geçirirler
Ki, ileriye mevcut durumu ve geleceği analiz eden bilim adamları yetişmesin, konuşmasın.
Sonra eğitimi perişan ederler
Ki, ülkede nitelikli insan gücü oluşmasın; oy sandıkları doldurulsun, emele teşne olmuş iktidarlar hayatiyetlerini böylece sürdürebilsinler.
Bu bir resimdir ki, bizim de önümüzde durmaktadır.
Türk milleti bu resme iyi bakmalıdır.
Kuşatanlara, kullanılan yetkilere ve makamlara iyi bakmalıdır.
Gördüğünle bu resim benzeşiyorsa
Ülken işgal altındadır.
İçeriden, dışarıdan; fark etmez.
İş sana düşmüştür.
Düş Atatürk’ün peşine,
Kurtar vatanını yeniden!
Bir şeye benzetemiyorsan, görmek istemiyorsan o resmi,
Bak keyfine.
Uşaklıkta da hayat vardır.
Haysiyet mi?
At bir kenara!