Kurban Bayramı tatilini Ege’nin incisi İzmir’de geçirmek üzere üç gündür buralardayız.

            “İnci” dediğimize bakmayın; güzel İzmir’in “inci”lik vasfı CHP’li belediyeler sayesinde  kaybolmuş, her gelişimizde yaldızı dökülen, rengi gitgide solan bir “boncuk” gibi karşımıza çıkıyor.

            Her kimle konuştuysak başta Büyükşehir olmak üzere CHP’li belediyelerden şikâyetçi.

            Sanki kendilerini hizmete değil, hezimete odaklamışlar.

            30 Mart seçim sonuçları zaten bunu teyit etmiş.

            CHP, kalesi olan İzmir’de sapır sapır dökülüyor.

            8 ilçeyi kaybetmiş.

            Büyükşehir’deki oy oranı on puana yakın düşmüş.

            Sandıktaki bu düşüş şimdi dillerde ve gönüllerde devam ediyor.

            Belediyelerin silip götürdüklerine bir de Bekâroğlu faktörü eklenmiş.

            Deyim yerindeyse, İzmirlilerin ağızlarından alev fışkırıyor.

            Büyük Atatürk’e “kefere” diyen bu zatın partilerine alınmasını küfür gibi görüyorlar.

            İzmir’in insanı samimi ve açık sözlüdür. Oturduğunuz kahvehanede, kafede veya sahile sıra sıra dizilmiş banklarda yanınıza tesadüfen oturan  herhangi biriyle çok rahat diyalog kurabilirsiniz. Sıcak ve dobra insanlar.

            “Belediye hizmetlerinden” söz etmeye kalkıştığınızda tepkili bir cevapla karşılaşıyorsunuz.

            “Geç beyim geç!” sözüyle başlayan diyalogun arkasından “bir dahaki seçime bunlara oy yok” kararlılığı geliyor.

            Büyükşehir deyince bütün tepkiler haliyle Kocaoğlu’na yöneliyor.

            “İpleri hepten salıvermiş” diyorlar.

            “Bir işe baktığı yok” diye yakınıyorlar.

            “İzmir’i sel götürüyor, umurunda değil.” gibi dokundurmalarla eleştirilerini sıralıyorlar.

            İddia o ki, Kocaoğlu belediyeyi bir pratisyen hekime teslim etmiş.

            Hani pratisyen hekimler her dertten anlarlar ya, o misal; adı Sırrı Aydoğdu olan bu Belediye Meclis üyesine başkan yardımcılığı, Meclis Başkanlığı, Grup Başkanlığı görevlerinin yanı sıra, İmar Komisyonu  başkanlığı gibi teknik konular da verilmiş.

            Büyükşehir Belediye başkanı sadece protokol işleriyle meşgulmüş.

            Önüne gelen her sorun için “Sırrı beye söyleyin” diyormuş.

            İzmirliler bu hali “SBS (Sırrı Beye Söyleyin) şeklinde kodlamışlar.”

            “Belediye” deyince “SBS” diye takılıyorlar.

            Sırrı bey, Belediyede tek söz sahibi imiş.

            Ancak, her söz ve davranışıyla tepki topluyormuş.

            CHP kalesinden tuğlalar düşürüyormuş.

            Anlayacağınız, Sırrı beyden şikâyetler gırla gidiyor.

            Buna mukabil, İzmir’in CHP il başkanı Ali Engin’den “adam gibi adam” diye bahsediliyor.

            CHP’yi kalesinde Ali Engin’in olağanüstü gayretleri ayakta tutuyormuş.

            Ancak, bu da bir yere kadarmış.

            Sık sık Eskişehir örneği dillendiriliyor.

            “Kimse hükümet yardım etmiyor” diye mazeret üretmesin. “Hükümet Eskişehir’e de yardım etmiyor.  Büyükerşen orada her yıl yepyeni bir hizmetle halkın karşısına çıkarken, İzmir’de Kocaoğlu diye bir hayaletle uğraşıyoruz” sözleri elbette bana ait değil.

            Sözün özüne gelelim:

            CHP’nin kalesi İzmir bu haldeyse, siz seyreyleyin akıbetini.

            Bu parti ne yazık ki kalesinde eriyor!

            Kendi kalesine gol atıyor.