Ankara’nın Oran-Ayrancı-Kızılay-Ulus hattında çalışan 185 Hat nolu
otobüste yine olay var.
        Orta sıralarda ayakta yolculuk yapan genç bir adam, yüksek sesle,
bütün yolcuların duyacağı şekilde adeta bağırıyor:
        “Allah hepsinin belâsını versin!”
        “Allah…. nin de, ….nin de, …..nin de belâsını versin.”
        (Partilerin isimlerini sayıyor.)
        Sonunda daha da sertleşiyor:
        “Allah bizim de belâmızı versin!”
        İşte, bu cümle tam bir cinnet noktası.
        Üç fakülte bitirdiğini söyleyen tepkili vatandaş, “yav ben bu
milletin işine akıl sır erdiremiyorum. Bunlarda bizim bilmediğimiz
neyi buluyorlar da oy veriyorlar?” diye soruyor.
        Evet, otobüste isyan var.
        Otobüs yine balık istifi. Durakta bir saat bekleyip itiş-tıkış yer
bulabilenlerin hepsi koro halinde bu genç adamın yüksek sesle dile
getirdiği tepkiye katılıyor.
        Otobüste uğultu var.
        Herkes, iktidardan şikâyetçi.
        “Artık buramıza geldi!” lafları gırla.
        Tam bir patlama noktası.
        Birisi, “bir şey söylemeye korkuyoruz” diye dert yanarken, yanındaki
çatış kaşla itiraz ediyor:
        “Benim en ifrit olduğum şeyi söyledin be birader. Neden korkuyorsun?
Daha başına nelerin gelmesini bekliyorsun? Korku dağları bekler
arkadaşım. Korktukça ensene biniyorlar görmüyor musun?”
        Öfkenin odağında elbette Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek var.
        “Oy vermediğimiz için resmen bizleri cezalandırıyor bu adam!”
        Bu cümle, hemen hepsinin ortak kanaati.
        Melih beye olan tepki Tayyip beye, Davutoğlu’na kadar gidiyor,
haberiniz olsun iktidar sahipleri.
        İktidar ciddi bir şekilde eriyor.
        Bülent Arınç haksız sayılmaz. Ne demişti cnn’de:
        “Toplumun yarısı bize ciddi şekilde  tepkili. Tepkili olanlar eskiden
yanımıza gelip, ‘size karşıyız ama, güzel işler yapıyorsunuz’ diyerek
memnuniyetlerini dile getirebiliyorlardı. Şimdi, bakışlar çok
sertleşmiş. Bize hınçla bakan insanlar görüyorum. Bunda sert
söylemlerin etkisi var tabii. (Cumhurbaşkanını işaret ediyor). Bizim
üslubumuz kavl-i leyyin’dir. Yumuşak üslûp. Yeniden bu üsluba
dönmezsek, korkarım bu tepkiler artarak devam edecek.”
        Kavl-i leyyin’i geçenlerde bir televizyon programında İlhan Kesici de
telâffuz etmişti.
        Arınç, Kesici’nin mi, Tayyip beyin mi kulaklarını çınlattı?