Mehmet Necati GÜNGÖR
Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları iktidarın liderini Köşk’e taşırken, muhalefetin iki lideri üzerinde kasırgalar estiriyor.
Oysa, kaygılanması gereken iktidar partisidir. Asıl fırtına, iktidar partisinde kopuyor.
Liderin dayattığı başbakan adayı yerine, artık “eski Cumhurbaşkanı” diye anılacak olan Gül’ü öne çekmeye çalışan güçler arasındaki çatışmanın partiyi bu gün olmasa bile yakın bir tarihte bölünmeye doğru sürüklediği görülüyor.
Partinin ağır topları liderlerine örtülü beyan ve davranışlarla bunu anlatmaya çalışıyorlar ama nafile. Lider, dediğim dedik tavrını sürdürüyor. Ona “muti” bir başbakan gerekiyor, o da adı zamanı geldiğinde telaffuz edilecek olan Davutoğlu’dur.
Cumhuriyet tarihinin en başarısız Dışişleri Bakanı Başbakanlığa, dolayısıyla partinin liderliğine terfi ettiriliyor. Bunun halk nezdindeki karşılığının ne olacağını tahmin etmek zor değildir. Evet, AKP ilk seçimde halkın oylarıyla nakavt edilecek, doğal lideri çıktığı o yüksek rakımlı tepede yalnızlığa itilecektir.
Vatandaşlar olarak asıl bizi ilgilendirmesi gereken muhalefettir. Çünkü, 2015, yüksek bir ihtimalle bu günkü muhalefetin iktidar yıları olacaktır. Muhalefetteki CHP ve MHP, Cumhurbaşkanı seçim yenilgisiyle ilgili tartışmaları bir kenara itmeli, partilerini yeni baştan dizayn ederek iktidara hazırlamanın yollarını aramalıdır.
CHP, bu ülkenin kurucu partisidir. Cumhuriyetimizin kurucusudur. Kuruluş ilkelerini günün şartlarıyla telif olunacak şekilde yeniden biçimlendirmeli, kendi özünden sapmadan, gerçek anlamda çağdaş sosyal demokrat bir parti olmanın yollarını bulmalıdır. CHP’nin 1930’lara döndürülmesi talepleri baştan aşağıya yanlıştır. Türkiye’ye 1930’lu, 40’lı yılların ilke ve duruşlarını dayatmak artık mümkün değildir. Öz korunarak esaslı bir restorasyona gidilmelidir.
Millet CHP’yi neden iktidara getirmiyor, öncelikle buna yol açan hususlar araştırılmalıdır. Kılıçdaroğlu, tam olmasa da bunların bir kısmını görebilmiş, partisini öncelikle dindar kesimlerle barıştırmak istemiştir. Demek ki yine de bazı politikalarında inandırıcı olamamıştır. Bunlar yeniden gözden geçirilmelidir.l
Partide öncelikle bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır. Özü kuruyarak zihniyeti, belki sembolleri değiştirmek. Sembol değip geçmeyelim. Algılar, ilk bakışta semboller üzerinden oluşuyor. Meselâ altı ok; CHP’nin kalıp seçmeni dışındaki insanlara ne kadar çekici ya da itici geliyor, bu araştırma ile anlaşılabilir.
Aklıma şöyle bir fikir geliyor: “Altı umde”yi okla değil de, elin tuttuğu gül demetiyle simgelemek meselâ. Karşıdakine çiçek uzatır gibi, bir elin tuttuğu altı karanfil nasıl olur? Bakın, halkın gözüne batan oklar, gönlüne hitap eden güllerle değiştirilince daha bir hoş oluyor.
Evet, öz korunmalıdır. Öz, Cumhuriyettir, laikliktir, halkçılıktır. Cumhuriyete ve onun değerlerine sahip çıkarak geleceği inşa etme göreviyle karşı karşıyadır CHP! Sosyal demokrat politikalara ağırlık vermeli, bu konuda ciddi projeler geliştirerek alternatiflerini halka sunmalıdır.
MHP’ye gelince; bu parti, bu ülkeye dünden daha çok lâzım olan bir partidir. Bu günün şartlarında MHP’siz bir siyasi yapılanma eksik kalır. MHP de öncelikle bloke edilmiş olan gençlik gücü parti ile bütünleşik bir hale getirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, MHP’nin gençliği, son yıllarda adından söz ettiren İP’in gençliğinden daha etkili bir güçtür. Bakın, Perinçek’in Türkiye Gençlik Birliği nasıl muhalefet yapıyor? Peki, MHP’nin gençliği neden meydanlarda yok? O gençlik meydanlara inerse neler değişir, MHP liderliği bunu görmelidir.
Her iki partinin liderini övmek, yermek, hatta değiştirmek partililerin hakkıdır. Ancak, bunu yaparken partilerine kıymaktan uzak durmalıdırlar. Yaralamadan, bölüp parçalamadan…
Ey CHP ve MHP’liler, partilerinize kıymayın.
İkisine de ihtiyaç var! Dünden daha çok!
Denge unsuru merkez sağı da unutmayalım. Yoldadır!