Bir yıl kadar Tayyip beyin özel kalem müdürlüğünü yaptı.
Sonra, memleketi olan Balıkesir'den milletvekili seçildi.
Çok iyi bir milletvekili oldu.
Toplumun her kesimiyle ilişki kurdu, her sorununa eğildi.
Seçmenleriyle insanca münasebetler tesis etti.
Adeta, aileden biri oldu.
O'nunla yüz yüze karşılaşmamız yok.
Tokalaşmamız da.
Ancak, bir olay vesilesiyle telefon görüşmemiz oldu ki,
Karakterini anlamak bakımından anlatmaya değer.
Bu olay, aynı zamanda birileri için ibretlik bir vak'adır.
Erzurumlu bir hemşehrim vaktiyle trafik kazası geçirmişti.
Doktorlar, bacağını kangren olmaktan kurtarmışlar.
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra bacaktaki sorun nüksetmiş.
Bolu'daki hastaneye zor yetişmiş.
Demişler ki: “Çok önemli bir ameliyat gerekiyor. Bunu da ancak bir ihtisas hastanesi olan Baltalimanı Kemik Hastanesinde yaptırabilirsin. Aksi halde kesilmesi gerek.”
Baltalimanı'na gitmiş.
“Odamız yok” deyip geri çevirmişler.
O zaman devlet görevindeyim.
Başhekimi aradım, “mikrobik bir durum, bulaşıcı olduğu için hastayı ayrı bir odaya almamız lazım. Ancak, 5 odanın hepsi dolu.”
Yani, “maalesef”
Zamanında müdahale edilmezse gencecik adamın bacağı gidecek.
Hemşehrim olan dönemin sağlık bakanını arayıp sorunu anlatmak istiyorum.
Kendisiyle görüşme imkânı bulamıyor, durumu özel kalem müdiresine anlatıp yardım istiyorum.
Sağlık Bakanlığı duvar.
Bakan ilgisiz.
O sinirle bir yazı yazıp, yayımlaması dileğiyle Hürriyet yazarı Yalçın Bayer'e gönderiyorum.
Yazı, ertesi gün Bayer'in köşesinde patlıyor.
İlk arayan, AKP Balıkesir milletvekili Turan Çömez.
“Vakıf Guraba hastanesiyle görüştüm, yarın buluşalım, ameliyatını yaptıralım” diyor.
O'nun insanca yaklaşımından mutlu oluyorum.
O arada Sağlık Bakanlığının yüksek bürokratları tarafından aranıyorum.
Yalçın Bayer'in yazısı üzerine panik yaşadıkları belli.
Hasta, acilen Baltalimanı'nda ameliyata çağrılıyor.
Ameliyatı başhekim yapıyor. Yaparken de şu sitemini iletiyor hastamıza:
“Olayı oralara taşımakla iyi etmedin. Bak, işte yapıyoruz ameliyatını.”
O olaydan beri hemşehrim olan eski Sağlık Bakanını hiç sevmedim.
O genç milletvekilini ise çok sevdim.
O, şimdi 5 yıldır yurt dışında.
İngiltere'de bir hastanede mesleğini icra ediyor.
Zaruretten.
Çünkü, O'na da kumpas kurdular.
O'nu Ergenekon sanığı yaptılar.
Gıyabında mahkûm ettiler.
Facebook'tan arkadaşım.
Yurdundan, ailesinden uzakta.
Memleket hasretiyle yanıp tutuşuyor.
Bir gün dönecek elbet.
Döndüğünde milletin sinesinde çok yüksek makamlar onu bekliyor olacak.
Ahlâkıyla, erdemiyle, azmiyle, vatanseverliği ve dürüstlüğü ile bunu çok çok hak eden biri.
Neden aforoz edildiğini de anlatayım:
(Kendi anlatımından aktarıyorum)
Bir iş adamı büyük bir hastane kuracak, Maliye ile işi var.
“Bakanın oğluna gidin” diyorlar.
Oğul, 5 milyon dolar istiyor.
İş adamının mektubuyla önce Dışişleri Bakanı Gül'e;
Sonuç alamayınca Başbakan Erdoğan'a gidiyor.
Sen misin yolsuzluğu ihbar eden.
Bakan, iş adamını çağırıyor:
“Benim arkamda başbakan var. Kafanı istediğin duvara vur!”
Ve Turhan Çömez bu olayla aforoz ediliyor.
O maliye bakanı nerede mi?
Tekerlekli sandalyede.
Yani, felç.
Eminim, gerekse, Dr. Çömez O'nun bile yardımına koşar.
Adam gibi adamdır O!
Özlemlerimi, sevgilerimi ifade ediyorum sayın Çömez'e...
Hastamızın bacağı kurtuldu çok şükür.
O müteşebbis ise istenen rüşvet yüzünden yatırımını yapmaktan vaz geçti.
Ülke, büyük bir sağlık tesisinden mahrum edilmiş oldu.