Haziran’la giden, Kasım’la döndü diye kahrolup hayıflanıyorlar.
Kimi kalemini kırıyor, kimi yurdu terk ediyor.
Toplumun yarısının bu modda olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın sonu değil elbet.
Ancak, zihnini köleleştirenler için bu böyle görünmüyor.
Onlar için her şey bitti, gelecekleri karardı, artık umutları yok.
Korkunuz dikta rejimiyse, fazla uzağa gitmeden, yakın tarihe bakın;
İnsanlık en müstebit rejimleri bile en çaresiz anlarda aşmadı mı?
Hitler, Mussolini, Çavuşesku ve benzerleri neredeler şimdi?
Eğer, düşünceleriniz, zihniniz teslimiyete odaklandıysa sizin için çıkış yolu kalmamış demektir.
Oturup, kaderinize ağlayın.
İntiharlar hep böyle olur.
Kişi, önce zihnini çaresizliğe odaklar.
Geriye ya tetiği çekmek, ya ilmiği boğaza geçirmek kalır..
Sandalyeyi devirmek, yolun sonu.
Haydi güle güle!
Karamsarlar için teslimiyet böyle bir şeydir.
Zihninizi çaresizliğe teslim ederseniz, geleceğinizi tekmelersiniz.
Yılgınlık, çaresizlik, karamsarlık…
Zihnini köleleştirenlere yakışan bir davranıştır.
Ya güce teslim olmuş bir kısım aydınlar? Her biri birer “Sakson kölesi”
Üstat Cemil Meriç’in ifadesiyle; boyunlarında efendilerinin tasmalarını taşıyan köleler.
Demokrasiyi bunlarla mı kotaracağız?
Böyle bir toplumdan kurtuluş reçetesi çıkmaz.
Zihnini köleleştirenler asla özgürleşemezler.
Sonları karanlıktır, zillettir!
Teslimiyete, karamsarlığa, çaresizliğe
Göğsümün hür nefesiyle hayır!
Bin kere hayır!
Tüm kaygıları, korkuları özgürlükçü demokrasi ile alt edeceğiz.
“Giden gitsin, kalan sağlar bizimle.”